top of page

Rüyalar: Bilinçdışının Kral Yolu

Psikanalitik teorinin en önemli unsurlarından olan rüyalar, Freud tarafından bilinçdışının kral yolu olarak görülmüştür. İnsan ruhsallığının ilk defa keşfedildiği bu yıllarda, bilinçdışı olarak tanımlanan bu bilinmez fantastik diyarı tanımlamak bile başlı başına bir devrim niteliğinde olduğunu yıllar sonrasında anlarız. Freud ve dönemin önemli doktor, psikiyatrist ve teorisyenleri, bu yeni tedavi yönteminin faydalarını ve yöntemlerini keşfederken, insanın kontrol etmekten uzaklaştığı, spontan ve örtüksüz taraflarını keşfetmek için araçlar aradılar. Çünkü insan, bilinçli olarak kendi ruhsal zorluklarını ortaya dökerken bunu çarpıtıp örtmek isteyecek, bilinçli hale gelmemesi için savunma mekanizmaları ortaya koyacaktı. Öte yandan, bu saklanmaya çalışan ruhsal zorluklar bastırıldıkça bir yerlerden patlayacak; bazen semptom olarak kişiyi hastalandıracak, bazen de rüyalarda, dil sürçmelerinde, sakarlıklarında veya bilinç akışında ortaya çıkıveriyordu.

Freud, rüyaların bilinçdışının kral yolu olduğunu iddia ederken, bir buluşunu da imgeliyordu. Rüyalar ise her zaman açık seçik kişinin ruhsal zorluklarını ve çatışmalarını ortaya koymuyordu. Onlar, mümkün oldukça örtülüyor, çarpıtılıyor ve saklanıyordu. Freud, bu saklanma mekanizmalarının üzerinde düşündükçe rüyaların aslında altında mesajın çağrışımlarla, hislerle anlaşılmasına açık olabileceğini savundu. Rüyalar tamamen açık seçik sorunlarını gösterseydi, danışanların bilinci kendisine ihanet etmiş olurdu. Öte yandan, bilincin amacı, kendisini taşıyamayacağı, fark ettiğinde ruhsal olarak zorlanacağı konulardan uzak tutmaktı.

Rüyalar, psikanalitik teoride bilinçdışının yüzeye çıkma arzusunu ve zihinsel bir dengeleme mekanizmasını temsil eder. Bu teoriye göre, rüyalar bastırılmış düşünce ve duyguların, özellikle de bilinçli haldeyken açığa çıkarılmayan içeriklerin örtük bir şekilde kendini ifade etme aracıdır. Bilimsel araştırmalar da bu görüşü destekleyerek uyku sırasında beynin aktif olduğunu, göz hareketlerinin hızlandığını ve beynin özellikle REM (hızlı göz hareketi) evresinde yoğun bir faaliyet gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bu durum, beynin uyku boyunca çeşitli içsel çatışmaları veya gündüz yaşanan deneyimlerin izlerini işlemeye devam ettiğini gösterir.

Öte yandan, bazen çevremizden bazen kendimizden rüya görmediğimiz halleri biliriz. Bilimsel araştırmalar, rüyaların genellikle 5 ile 20 dakika arasında sürdüğünü; ancak bir rüya döngüsü içinde 45 dakika kadar sürebileceğini savunurlar. Peki, neden hatırlamayız? Psikanalitik teori, kişinin rüyalarını hatırlamaması halini, ego'nun bir işlevi olarak değerlendirir. Rüyaların içeriğinin kişinin farkındalığı için fazla mesaj taşıdığı düşünülür. Yine de rüya görme işlevinin, kişinin bilincine erişmese de altındaki çatışmalar ve ruhsal zorlantılar farkındalığa ulaşmasa da kişinin ruhsallığını dengelediği, bilinçaltının rüyalarla düzenlendiği düşünülmektedir.


Sonuç olarak, rüyalar, psikanalitik teorinin temel taşlarından biri olarak bilinçdışının ve bastırılmış duyguların yüzeye çıkma aracı olarak işlev görmektedir. Rüyaların açık seçik kişinin duygularını, düşüncelerini göstermemesi bunun ancak bilinçdışında anlaşıldığı şekliyle ifade bulmas ona esrarengiz bir doğa da kazandırmıştır. Belki de o nedenledir ki bu esrarengiz rüyalar alemi, çokça merak edilmiş, farklı farklı yaklaşımlarla anlaşılmak istenmiştir. Freud’un "bilinçdışının kral yolu" ifadesi, rüyaların insan ruhunun derinliklerini keşfetme ve anlama yolundaki önemini vurgular. Bilimsel araştırmalar da, rüyaların yalnızca birer hayal değil, aynı zamanda zihinsel dengeleme ve ruhsal sağlığı destekleme işlevi taşıdığını göstermektedir. Rüyalar, bilinçli yaşamda bastırılan düşüncelerin ve duyguların ifade bulduğu, kişinin içsel çatışmalarını çözme ve ruhsal dengeyi sağlama yolunda önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, rüyaların incelenmesi, insan psikolojisinin derinliklerini anlamak ve ruhsal sağlık üzerine yapılan çalışmalara katkıda bulunmak açısından son derece değerlidir.


Aserinsky, E., & Kleitman, N. (1953). Regularly occurring periods of eye motility, and concomitant phenomena, during sleep. Science, 118(3062), 273-274


Domhoff, G. W. (2003). The Scientific Study of Dreams: Methods, Findings, and Goals. Washington, D.C.: American Psychological Association.


Freud, S. (1900). The Interpretation of Dreams. New York: Basic Books.


Mavridis, A. (2021). "Dreams as a window into the unconscious: The significance of dream analysis in psychotherapy." Journal of Psychotherapy Integration, 31(3), 273-286.


Stickgold, R., & Walker, M. P. (2007). "Sleep-dependent memory consolidation and reconsolidation." Sleep Medicine, 8(3), 331-343.

 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Psikoterapi Rehberi

Terapinin Amacı Nedir? Terapinin amacı, kişinin iç dünyasında yaşadığı çatışmalı duygulara karşı içgörü geliştirmesidir. Terapiler...

 
 
Travmayı Anlamak ve Destek Olmak

Geçtiğimiz günlerde bir kayak merkezinde yaşanan yangın sonucu 100’den fazla kişinin etkilendiği ve birçoğunun hayatını kaybettiği,...

 
 

© 2035 by DR. Elise Jones Powered and secured by Wix

bottom of page